Eylemin olmadığı bir hayal çürümeye mahkumdur

Günümüz insanının en çok yanıldığı noktalardan biri, büyük hayaller kurmanın kendiliğinden bir değer taşıdığına inanmasıdır. “Bir gün yaparım”, “asıl potansiyelim ortaya çıktığında görecekler” gibi söylemlerle kendimize bir gelecek inşa ederiz. Fakat gerçekte inşa ettiğimiz şey yalnızca ertelenmiş bir tatmin duygusudur. Feodal Japonya’daki Yuki örneği, bu psikolojik sapmanın tarihsel sürekliliğini ortaya koyuyor. Yuki, büyük savaşçı olma arzusunu herkesten çok dile getiren, fakat konuyu her dile getirdiğinde kendisini bir adım ilerlemiş zanneden biriydi. Yuk’nin hayali büyüdükçe, gerçekte kendisi küçülüyordu.

Yuki’nin temel yanılgısı, arzuyu eylemle karıştırmasıydı. Kendini ifade etmek ona değişimden daha kolay geliyordu ve plan kurmak, gerçek bir adım atmanın sorumluluğunu geçici olarak unutturuyordu.

Bu, modern insanın içinde bulunduğu açmazla neredeyse birebir aynıdır. Biz de sık sık, “hedef belirledikçe ilerlediğimizi” düşünürüz. Oysa hedef belirlemek yalnızca bir niyet beyanıdır. Eylem olmadığı sürece hayal, insanı ileri taşımak yerine içten içe çürütür. Yuki yıllarca bahanelerin ardına sığındı; hava uygun değildi, kendini hazır hissetmiyordu, önce zihnen hazır olmalıydı. Hayallerin gürültüsü disiplinin sesini bastırmaya başladığında geri dönüş çoğu zaman imkansız olur.

Samuray disiplini, duygusal hazırlığın güvenilir bir başlangıç noktası olmadığını öğretir. Hazır olma hissi çoğu zaman geciktirici bir beklentidir ve motivasyon ancak eylemin kendisi süreklilik kazandığında ortaya çıkar.

Örneğin, Miyamoto Musashi’nin yaşamı incelendiğinde, ustalığının kaynağının ilham değil, düzenli tekrarın oluşturduğu disiplin olduğu görülür. Her gün yapılan küçük bir hareket, yapılmamış büyük bir planı her zaman yener. Ama modern insan bu gerçeği kabul etmeye pek yanaşmaz çünkü küçük adımlar gösterişsizdir, dışarıdan alkış almaz. Oysa ilerleme zaten çoğunlukla görünmez bir süreçtir. Ne sosyal medyada paylaşılmaya uygundur ne de dramatik bir dönüşüm hikayesine benzer.

Aslında tembellik dediğimiz şey de çoğu zaman bir duygu değil, bir alışkanlıktır. İnsanlar motive olmadıkları için başlamazlar; başlamadıkları için motive olamazlar. Yuki’nin hikayesinde olduğu gibi, yıllarca yerinde saymanın ardından duyulan pişmanlık da bu kısır döngünün doğal sonucudur. Genç savaşçıların onu geçmesi şaşırtıcı değil çünkü onlar “hazır hissetmeyi” beklemeden yürümeye başlamışlardı. Yuki ise yürümek yerine zirveye bakarak kendi kendini avutuyordu.

Kaizen öğretisinin bu noktada sunduğu şey aslında çok sade bir gerçektir:
Büyük bir hedef, küçük bir adımı gereksiz kılmaz; tam tersine, küçük adım büyük hedefin tek gerçek kapısıdır.

Bir samuray öğrencisinin her gün yalnızca tek bir kılıç formu çalışması dışarıdan bakıldığında anlamsız görünebilir. Asıl sorun, insanın görünmez emeği değersizleştirip gösterişli tembellikleri yüceltmesidir. Oysa küçük çabalar zamanla birikirken, bu gösterişli bahaneler en sonunda kendisini tüketir.

Bu noktada ortaya çıkan çelişki oldukça açıktır. İnsan, kendini hazır hissetmediği gerekçesiyle eylemi erteler. Oysa bu duygunun oluşması ancak eylemin başlamasıyla mümkündür. Dolayısıyla beklenen şey, tam da bekleme alışkanlığı yüzünden hiçbir zaman ortaya çıkmaz.

Yagyū Munenori’nin “Mükemmel şartları bekleyen kılıç, kınından hiç çıkmaz” sözü bunun veciz bir özetidir. Mükemmel zaman, ancak harekete geçtikten sonra anlam kazanır. Hiç başlamayan için zaman zaten hep yanlıştır.

Modern insanın bugün fark etmesi gereken basit bir gerçek var. Başlamak, hissetmekten önce gelir ve disiplini biçimlendiren duygu değil, duyguyu biçimlendiren disiplindir.

Çünkü gerçek güç, hevesliyken değil, isteksizken yapılan işlerde ortaya çıkar.
Kişiyi dönüştüren şey motivasyon değil, alışkanlıkların sabrıdır.
Sessiz adımlar, gürültülü hayallerden daha kalıcıdır.

Yuki’nin hikayesi yalnızca bir samurayın çöküşü değil, modern bireyin de kendi zihin yapısıyla verdiği gizli savaşın bir yansımasıdır. Hayal kurmak zararsızdır fakat hayalle oyalanmak tehlikelidir. İnsan bazen en kolay kandırdığı kişi yine kendisidir. Ve kendini kandırmanın en incelikli biçimi, gelecekte çok şey yapacağını söyleyip bugün hiçbir şey yapmamaktır.

Belki de gerçek disiplin, en çok konuşulmadığında ve en az gösterildiğinde anlam kazanır.
Çünkü eylem sessizdir.
Ve çoğu zaman sessiz olan şey, gerçeğe en yakın olandır.

Yazar

Ulucan Göktürk
Ulucan Göktürk
Merhaba ben Ulucan! Oyun ve teknoloji gündeminin dışına taşan, bazen siyaset ve toplum üzerine, bazen insan davranışlarına dair, bazen de içimi dökmek istediğim konularda vakit buldukça yazıyorum.

Son Eklenenler

Yeni eklenenlere göz at

Düşüncelerini Yaz!

Yorum alanı boş geçilemez, lütfen yorumunuzu yazın!
Bu alan boş geçilemez, lütfen adınızı yazın!